Eyfel Kulesi

Paris: Büyülü Şehir

by Editör

Gezi dergilerinde çıkan makaleler, Şanzelize Caddesi’nin ve Eyfel Kulesi’nin şatafatlı görüntüleriyle süslü TV programları, gezi anılarını paylaşmayı görev bilen köşe yazarları… Hepsini unutun. Paris, içinde keşfetmenin coşkusunu yaşan bir küçük çocuk olan her gezgine farklı bir yüzünü gösteriyor.

Paris’in Sanat Dolu Dünyası

Tarih ve klasik sanat meraklıları, Louvre’un salonlarında saatlerini, hatta günlerini geçirebilir. Modern sanatlara ilgi duyanlar Avrupa’nın en geniş modern sanat koleksiyonuna sahip Georges Pompidou Kültür Merkezi’nin altını üstüne getirebilir ya da alışveriş tutkunları Şanzelize Caddesi’nin birbirinden lüks mağazalarının vitrinlerinde kaybolabilir. Turistik aktivitelerden hoşlanmayan gezginler bile, sadece kentin sokaklarında bir yere yetişmenin telaşını yaşamadan dolaşarak, bir kentte yabancı olmanın tadına varabilir.

Paris’in Arrondismentleri

Paris, “arrondisment” denilen ve salyangoza benzer bir sarmal şekilde bölünmüş bölgelerden oluşuyor. Kentin ilk “arrondisment”ı, dolayısıyla resmi merkezi; “Mona Lisa”’ya yıllardır ev sahipliği yapan Louvre Müzesi’nin bulunduğu bölge. Bu bölge, Paris’i keşfetmeye başlamam için de ideal diye düşünmüştüm ilk seferinde, hâlâ aynı fikirdeyim.

Louvre Müzesi ve Çevresi

Louvre’un çekimine hemen kapılmamak lazım. Zira müzenin hemen yanında bulunan ve neredeyse bir meydan büyüklüğünde olan avlu “Le Court Carré du Louvre”’u, müzeye girmeden önce keşfetmelisiniz. Günün bazı saatlerinde oldukça tenha olan bu avlunun sessizliği, sokak müzisyenlerinin neşeli halleriyle neyse ki bozuluyor.

Seine Nehri ve Manzaraları

Önce kentin gün içinde bana sunacaklarını görmek için, Paris’in en güzel manzaralarından birine sahip olan, Seine Nehri üstündeki yaya köprüsü “Pont des Arts” üzerinde kısa bir yürüyüş yapmalıyım. Günün hemen hemen her saatinde hareketli olan bu köprüden Eyfel Kulesi gibi Paris’in önemli yapılarını görmeli ve Paris’in bohem havasını daha çok içime çekmeliyim.

Axe Historique ve Paris’in Sembolleri

Louvre’un Paris’in merkezi olduğunu söylemiştim. Burası “Axe Historique” denilen yolun da başlangıcı. Axe Historique, Paris’in gelişiminin Fransa tarihine olan paralelliğinin en önemli göstergesi. Fransa’nın en eski zamanlarını temsil eden Louvre ile başlayan bu yol, günümüz Fransa’sının sembolü olan, La Defanse’da bulunan “La Grande Arche”’da son buluyor.

Place de la Concorde ve Champs Elysées

Öyleyse Axe Historique’i takip etmeliyim. Sonraki durağım, Jardin des Tuileries’i geçtikten sonra Place de la Concorde olsun.

Place de la Concorde’u özel kılan, ortasında bulunan Mısır dikilitaşı. Bu taş Osmanlı merkezi yönetimine kafa tutan Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından Fransız devletine hediye edildi.

Place de la Concorde’dan ayrılıp karşıya geçiyorum, dünyanın en ünlü bulvarlarından biri olan Champs Elysées’de yürüyorum. Bulvarın ilk birkaç metresi boyunca sadece toprak patikalar ve bahçelerden geçiyorum. Biraz ilerliyorum, Fransa’nın birçok ünlü markasının konsept mağazalarıyla bugüne dönüyor, kendimi alışverişe kaptırmaktan biraz korkuyorum.

L’Etoile Meydanı ve Arc de Triomphe

Bulvarın sonundayım… L’Etoile Meydanı’nda… Meydanın ortasında Arc de Triomphe, yani Zafer Takı… Tarih içinde savaşmış tüm Fransız askerlerini anmak için oluşturulmuş bu anıtın altında ise meçhul asker için sönmeden yanan meşale, bana dünyada meçhule giden herkesi hatırlatıyor.

Paris’in Modern Yüzü

Axe Historique’deki gezimi tamamlamak için metroya biniyor, La Defanse bölgesine doğru yol alıyorum. Dünyanın en eski metro ağlarından biri olan “Metropolitaine” kent dokusunun bir parçası. Onlarca istasyonu olan metronun Lovre-Rivoli gibi bazı istasyonları özellikle görülmeli…

Bense La Defanse bölgesine geri dönmeliyim… Burası Fransa’nın en önemli iş ve finans merkezi. Metrodan çıktıktan sonra her seferinde Manhattan’da mı, Paris’te mi olduğumu karıştırıyorum… Kentin siluetini bozmamak için ustalıkla saklanmış bu gökdelenler arasında en önemli yapı ise Arc de Triomphe’a selam veren La Grande Arche.

Eyfel Kulesi ve Paris’in Güzellikleri

Metroya bir kez daha biniyorum ve bu sefer durağım, Paris’in hatta Fransa’nın görsel sembolü olan Eyfel… Kulenin, Paris manzarasını bozduğunu düşünen ve bu yüzden tüm öğle yemeklerini, kulenin görünmediği tek yer olan kulenin üstünde yiyen Guy de Montparnasse gibi bazı Parisliler için Eyfel, çirkin bir demir yığınından başka bir şey değil. Ancak çoğunluk, kulenin kente güzellik kattığına inanıyor. Öyle ki Fransız Devrimi’nin 100. yıl kutlamaları için düzenlenen Evrensel Fuar için geçici olarak inşa edilen ve 1909 yılında sökülmesi planlanan kule, kentin sembollerinden biri oldu.

Paris’in Büyüsünü Keşfetmek

Paris’te en az bir hafta geçirmek; Montmatre’ın, Quartier Latin’in sokaklarında kaybolmak gerek.

Paris hakkında okuduklarımı, izlediklerimi unutuyorum. Paris sokaklarına adım atar atmaz, tüm duyularımla kendi Paris’imi hissetmeye çalışıyorum. Eğer gerçekten içinizde keşfetmeye aç küçük bir çocuk varsa, Paris sizi kollarıyla sımsıkı saracaktır, buna eminim. Ben Paris’ten beklediğim her şeyi her zaman buldum. Peki, siz Paris’ten ne bekliyorsunuz? Paris’e gitmiş olanlar! Paris ondan istediğiniz şeyleri size verebildi mi?