Bollywoodvari bir Delhi Seyahati

by Editör

Hindistan’da hayat, kaosun içinde huzurla akıp gidiyor. İnancın hayata bu kadar nüfus etmesi, belirleyici olması gerçekten çok enteresan. En fazla üç gün dayanabiliyorsunuz ve gördüklerinize kayıtsız kalamayıp yakaladığınız her gülen surata utana sıkıla şu soruyu soruyorsunuz: “Neden bu kadar mutlusun?” Rahat olun, bu soru bize geldiği gibi onlara garip gelmiyor.

Mutluluk Sırrı

“Bu kadar fakirliğin içinde mutlu olmaları için benim bilmediğim bir şey biliyorlar ve benden saklıyorlar” diye düşünebilirsiniz.

Aslında bu sorunun basit bir cevabı var. Bu cevabı ben, Jaipur’daki otelimizin bellboy’undan aldım: “İnsan formu bir ruhun gelebileceği en yüksek mertebe, elbette bunun için çok mutluyum ve her günümü bu yüzden kutluyorum”.

Delhi’de Gezi

Yaklaşık altı aydır planladığımız, yola çıkmamızdan haftalar önce rüyalarıma giren Hindistan-Nepal turumuzun son gününde Yeni Delhi’yiz. Agra, yani Tac Mahal’i yağmurla birlikte arkamızda bıraktık, günün ilk ışıklarıyla trenimiz Delhi platformuna yanaşıyor. First class kompartımandayız, nazik bir şekilde bavulunu almak için izin isteyen arka koltuk komşumu, tam iki haftadır her gece izlediğim Bollywood filmlerinin jönü Hritnik Roshan’a benzetiyorum. Göz göze geldiğimiz o an, tepemizde bir disko topu belirecek ve herkes rengârenk elbiseleriyle ayrı telden dans etmeye başlayacak zannediyorum.

Ama öyle olmuyor. Çünkü burası başkent, büyük şehir, insanların koşturması, bir yerlere yetişmesi; bizim de Delhi hakkındaki önyargılarımızdan kurtulmamız gerek.

Yola çıkarken, seyahat içgüdüsüne ve Hindistan bilgisine güvendiğim bir arkadaşım beni uyarmıştı: “Delhi’yi seyahatinin sonuna bırakma, çünkü on iki gün boyunca o kadar güzel yerler göreceksin ki, Delhi sana çok sıradan gelecek.”

Delhi tren istasyonundan çıkarken tam da bunu düşünüyorum. Agra’da sekiz saat önce vedalaştığımız şoförümüz, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bizi karşılıyor. Gece boyunca araba kullanmasına rağmen bizden daha heyecanlı ve neşeli. Beraber geçireceğimiz bu dördüncü günde utangaçlığını üzerinden atıp, çat pat ingilizce aksanı ile “yorgun musun?” diye soruyor. Suratsızlığıma bakıp bu soruyu sormasından ne kadar kibar bir insan olduğunu anlıyorum.

“Hayır, yorgun değilim, sadece Udaipur’da bir gün daha kalmayı isterdim, neden geldik buraya?” Otelimize giderken arkadaşım da: “Burası büyük şehir, keşke Jaipur’da bir gün fazla kalsaydık” diyor.

Delhi’de En Önemli Yerler

Delhi’de en çok görmek istediğim yerdeyiz, Raj Ghat’ta… Seyahatlerimde, bulunduğum ülkeyle ilgili bir şeyler okumaya çalışırım. Hindistan’da Gandhi ve Nehru’yu okuyorum. Mohandas Karamchand Gandhi, ya da halkı tarafından kendisine verilen ismi ile Mahatma (yüce ruh) Gandhi’nin suikast sonucu ölümünden bir gün sonra yakıldığı bu yer, kendi hayatı gibi sade ve sessiz. Tek gürültüyü bizimle fotoğraf çektirmek isteyen izci çocuklar çıkarıyor.

Parlamento ve India Gate

Parlamento binasına doğru yola çıkıyoruz. Bence sadece bu binaları görmek için bile Delhi’ye gidilebilir. Birleşik Krallık’ın en önemli sömürgesi olan Hindistan’da İngilizler tarafından inşa edilmiş binaların büyüklükleri ve düzenleri inanılmaz. Dünyanın başka bir yerinde (hatta İngiltere’de) bunların benzerleri var mı, bilemiyorum.

Parlamento Yolu’nun ucundaki India Gate ise, I. Dünya savaşında ölen 90 bin Hint askeri için dikilmiş. Paris’teki Zafer Takı’nı hatırlatıyor.

Kingdom of Dreams

Akşama doğru otele dönüp biraz dinleniyoruz, gece Delhi’deki Hintli arkadaşlarımızla buluşacağız. Bizi bir “Bollywood eğlencesi”ne götüreceklermiş. Bir turist aktivitesi olduğunu düşünüp, kaçmanın yollarını arıyoruz, bulamıyoruz. Eğlence mekânı otoparkına girdiğimizde şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Burası, “Kingdom of Dreams” adında bir eğlence kompleksi. Bir müzikale biletimiz var!

Son Notlar

Erken saatteki uçağımız ve uzun süren güvenlik işlemleri yüzünden bir kaç saatlik uykuyla hava limanındayız. Uçağı beklerken, yanımda okunmuş bir gazete buluyorum. Kültür sayfasında bir kaç saat önce izlediğimiz müzikal hakkında yorumlar var. Hemen arkasında bir bulmaca, arkadaşım çözmeye başlıyor takıldığı yerde bana soruyor: “Resimdeki sanatçı?”

Cevap veriyorum: “Hritnik Roshan!” Kahkahayı patlatıveriyoruz haliyle.